Gözden kaçırmayın

Kıbrıs gerçeklerini yazan Gazeteci Züleyha Karaman'ın kaleme aldığı ''Tripoliçe'denKıbrıs'a aynı zihniyet '' başlıklı yorumu Tarihte bugün, 203 yıl önce yaşanan acı gerçekleri bir kez daha gün ışığına çıkardı .
TRİPOLİÇE’DEN KIBRIS’A AYNI ZİYNİYET
Züleyha Karaman
(23 Eylül 2025)
İki asırdır unutturulmaya çalışılan Tripoliçe Katliamı, insanlık tarihinin yüz karalarından birisi ve Türklerin uğradığı en acımasız katliamlardan biridir.
204 yıl önce Tripoliçe’de neler yaşandı;
22 Şubat 1821’de Mora’da başlayan Rum isyanı, Osmanlı’nın zayıflayan yapısından faydalanarak etnik temizlik boyutuna ulaştı.
Rumların isyanını papazlar da kutsayarak kışkırttı.
23 Eylül 1821’de Mora’ya bağlıTripoliçe’ye giren Rumlar, üç gün boyunca 40 bine yakın Türk’ü, çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan vahşice katletti ve Yunanistan’ın bağımsızlık sürecinde Mora Türkleri yok edildi.
Batılı tarihçiler, unutturulmaya çalışılan bu vahşeti “insanlığın yüz karası” olarak tanımlarken, isyancıların liderinden “FilikiEterya” üyesi TheodorosKolokotronis’in, “atımın ayağı cesetlerden yere değmedi” sözleri, katliamın korkunç boyutunu gözler önüne seriyor.
İngiliz yazar William St. Clair yayınlarında, katliamla ilgili şu tarihi bilgileri aktarıyor:
“Yunanistan’da Türkleri pek az bıraktılar. 1821 yılı ilkbaharında ani olarak tümüyle ve dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildi. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler….
Mora’nın her yanında sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Rum asiler çevreyi dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı…”
ABD’li tarihçi Justin McCarthy ise Tripoliçe katliamıyla ilgili şu bilgiyi veriyor:
“Üç gün boyunca zavallı Türk yerleşimciler, bir vahşiler güruhunun şehvetine ve zulmüne teslim edildiler. Ne cinsiyet ve ne de yaş yönünden bir esirgeme yapıldı. Kadınlarla çocuklar dahi öldürülmeden önce işkenceden geçirildiler.
AYNI AKTÖRLER, AYNI SÖYLEMLER, AYNI HEDEFLER…
Tripoliçe’de 204 yıl önce yaşanan bu barbarlık, Rum-Yunan ikilisinin Türk varlığına karşı yürüttüğü sistematik yok etme politikasının ilk büyük halkasıdır.
Şu bir gerçek ki, bu zihniyet geçmişte kalmadı!
Bosnalı Bilge lider Aliyaİzzetbegoviç’in şu sözünü unutmayalım: “Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.” Tripoliçe’de yaşanan vahşetin benzeri, aynı yöntemlerle Girit’te ve Kıbrıs’ta da yaşandı. Aynı aktörler, aynı söylemler, aynı hedefler…
Rumların1955’de kurduğu EOKA terör örgütü, Enosis hedefiyle Kıbrıs Türklerini hedef aldı.
Ayvasıl, Geçitkale, Kumsal, Muratağa, Atlılar, Sandallar, Taşkent ve Aleminyo köyleri ile birçok yerde EOKA’nın Kıbrıs Türklerine yaptığı katliamlar, savaş suçu niteliğindedir. Ancak bugüne dek bu suçların hesabı sorulmadı, sorumlular cezasını çekmedi.
Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi, tarihsel gerçekleri ters yüz eden propaganda ile Tripoliçe katliamını “kahramanlık” olarak sunuyor, anıtlaştırarak gelecek kuşaklara aktarıyor.
Bu kapsamda, Kıbrıs Rum yönetimi geçen yıl; 12 Ekim 2024’te Baf’ta “1821 Yunan Devrimi” anıtını açarak, iki asırdır unutturmaya çalıştıkları bir vahşeti, sözde bağımsızlık söylemiyle kutsallaştırdı.
Aslında, söz konusu o anıtla, Rum-Yunan zihniyetinin karanlık yüzüde sembolize edildi.
Baf’ta dikilen o anıt, bir utanç abidesidir ve aynı zihniyetin sürdüğünü göstermektedir.
ÜSLER VE SİLAH SİSTEMLERİYLE YENİDEN ŞEKİLLENEN O ZİHNİYET
Bugün ise bu zihniyet, askeri üsler ve silah sistemleriyle yeniden şekilleniyor.
Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos Hristodulidis’inbugün hâlâ, EOKA’yı “şerefli kahramanlar” olarak tanımlaması, bu zihniyetin sürdüğünü açıkça gösteriyor.
Hristodulidis’in, Rum çocuklarına bu zihniyeti aktarma çağrısı yapmasıve bunu yapmalarının tarihi görevleri olduğunu vurgulaması barışa değil, düşmanlığa hizmet etmektedir.
Kıbrıs Rum tarafının bu zihniyetininsadece söylemle değil, fiili adımlarla da sürdürdüğü görülüyor.
Rumlar, özellikle son yıllarda ABD, Fransa ve İsrail gibi ülkelerle kurduğu askeri işbirlikleri ve ittifaklarla silahlanma faaliyetlerini hızla artırıyor.
İsrail’in hava savunma sistemlerinin Güney Kıbrıs’a entegre etme çabaları ve yeni üs inşaları, bölgedeki hassas dengeleri bozarken, Kıbrıs Türkleri için doğrudan bir güvenlik tehdidi oluşturuyor.
Katliamları öven, katil sürüsünü “kahraman” gören, Kıbrıs Türklerini yok sayan bir anlayışla nasıl uzlaşılabilir! “Sıfır asker sıfır garanti” diye ısrar eden ve geçmişte yaptıkları katliamları anıtlaştırarak gelecekteki niyetlerini ortaya koyan böyle bir zihniyet karşısında, garantör Türkiye’nin etkin ve fiili güvencesinden ve Kıbrıs’ta iki ayrı egemen devlet tezinden nasıl vazgeçilebilir!
Tüm bu tarihsel gerçekler iyi bilinmeli, hatırlanmalı ve doğru bir şekilde yeni kuşaklara aktarılmalı.
Geleceği korumak için tarihsel hafızayı diri tutmalı!
Yorumlar
Yorum Yap